Edebiyat-Sinema Genel

Ağır Ölüm – Martha Medeiros & Kaçak-Boris VIAN

Written by RizomDergi

Ağır Ölüm – Martha Medeiros

Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.

 Kaçak – Boris VIAN 

Efendi misiniz, kodaman mısınız ne,

bir mektup yazıyorum size,

bilmem vaktiniz var mı okumaya bu mektubu.

Az önce verdiler elime askerlik kâğıtlarımı,

savaşa çağırıyorlar beni,

diyorlar yola çık en geç çarşamba akşamı.

Efendi misiniz, kodaman mısınız ne, dövüşmeye hiç istek yok içimde, insancıkları öldürmeye gelmedim ben,

gelmedim ben bu yeryüzüne.

Sizi kandırmak değil niyetim, ama söylemeden de edemem,

savaş ahmakların işi,

hem insanlar ondan hanidir bıktı.

Doğduğum günden bu yana ölen çok babalar gördüm,

gidip dönmeyen kardeşler gördüm, çocuklar gördüm iki gözü iki çeşme.

Ya analar ne çekti, ya analar,

bir yanda işi tıkırında bir avuç insan bolluk içinde rahat yaşar,

bir yanda ölüm, çamur, kan.

İnsanlar tıkılmış dört duvar içine, çalınmış neleri var neleri yok,

karıları, eski güzel günleri bütün.

Gün doğar doğmaz yarın kapatacağım şırak diye kapımı ölmüş yılların suratına, alıp başımı yollara düşeceğim.

Aşacağım karaları, denizleri,

ne Avrupa’sı kalacak, ne Amerika’sı, ne Asya’sı,

dilene dilene hayatımı

şunu diyeceğim insanlara: Üstünüzden atın yoksulluğu, durmayın bakın yaşamaya,

hepimiz kardeşiz, kardeşiz, kardeş, ey insanlar, ey insanlar, ey.

İllâki kan dökmek mi gerek, gidin dökün kendi kanınızı,

size söylüyorum bunu da,

efendi misiniz, kodaman mısınız ne. Adam korsunuz arkama belki de, unutmayın jandarmalara demeye: üzerimde ne bıçak var, ne tabanca korkmadan ateş etsinler bana, korkmadan ateş etsinler bana.

 

 

 

Yazar Hakkında

RizomDergi