Aktüel Fikir Genel

Başka Bir Dünyayı Düşünelim: İLKELER

Written by RizomDergi

“Başka Bir Dünya Mümkün” diyenler, yeni dünyanın ilkelerini ve programını birlikte düşünmeli, konuşmalı, tartışmalı ve başka bir dünyaya hazırlanmalıdır.  Bu tartışma bitmemiştir ve bitmemelidir.  Hazır reçetelerin ve programların, yaşayan tarihe, hayatın deneyim okuluna ve gerçekliğine dayatıldığında zorbalığa neden olduğu kanıtlanmıştır. Geçmişten çıkarılan en büyük derslerden biri budur. Toplum adına düşünülmüş  mükemmel programlar veya ütopyalar dahi bir süreden sonra topluma dayatılan birer deli gömleği haline gelebilir.  Bir grup azınlığın(“öncü” teorisi) kendileri için bitmiş birtakım “reçeteleri ve programları” mutlaklaştırıp, demokrasiyi ve özgürlüğü ilga ederek, bunları halka dayatmasını kabul etmemeliyiz, halkın ve toplumun kendi deneyim okulundan( bizler de bu okulun içindeyizdir) geçerek doğru bir alternatife ulaşılabilmesini sağlamalıyız.(Bu süreç bizim de hatalarımızı görmemizi sağlayan bir ayna işlevi görecektir.) Bu nedenle amacımız gelecek toplumun ilkelerinin ortaya konulabilmesi için bir başlangıç yapmaktır. Samir Amin’in Dünya Alternatifler Forumu için hazırladığı aşağıdaki metnin önemli bir referans kaynağı olabileceğini düşünüyoruz.. İyi okumalar dileriz..

“İLKELER

1 . Halkların ve insanların kardeşliği esasına dayalı bir dünya kurmak

İşçilerin, ulusların ve halkların rekabete zorlanmasının düstur olduğu bir çağda yaşamaktayız. Bununla birlikte dayanışma ilkesi, tarihsel olarak, entelektüel ve maddi üretimin etkin örgütleri için çok daha fazla tetikleyici olmuştur. Biz bu ilkeyi hak ettiği yere getirerek rekabetin (düzenleyici) rolünü azaltmak isteğindeyiz.

2. Yurttaşlık haklarının ve cinsiyet eşitliğinin tam olarak tanınması esasına dayalı bir dünya kurmak

Siyasal olarak faal yurttaş, nihai olarak sosyal, siyasal, iktisadi ve kültürel hayatın her veçhesinin yönetiminden sorumlu olmalıdır. Bu, gerçek bir demokrasi olumlanmasının şartıdır. Söz konusu sorumluluk alınmadan, insan, uymak zorunda olduğu kanunlarla sırf bir emek gücü kaynağına, iktidar sahiplerinin aldığı kararlarla yüz yüze zavallı bir seyirciye ve olmadık israfa zorlanan bir tüketiciye indirgenir. Cinsiyetlerin mutlak eşitliğinin kanunen ve fiilen kabulü gerçek demokrasinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Bu tür demokrasinin şartlarından biri ataerkilliğin gizli ya da açık bütün formlarının ortadan kaldırılmasıdır.

3. Farklı mensuplarının(kültürlerin -b.n.-) her birine her alanda yaratıcı gelişmenin bütün imkanlarını sunan evrensel bir uygarlık kurmak

Neoliberalizme göre, -politik olarak faal yurttaş yerine- bireyin tanınması en makbul insan melekelerinin yaygınlaşmasını sağlar. Kapitalist sistemin bireye dayattığı tahammül edilemez izolasyonu, kendi aldatıcı panzehirini üretir: Daha çok para-etnik ve para-dinsel olan sözde ortak kimliklerin gettolarına mahkumiyet. Biz, halkların ve ulusların politik ve kültürel farklılığının ve yurttaşların politik çeşitliliğinin bireyin yaratıcı gelişimini güçlendiren araçlar haline geldiği, geçmişe özlem duymadan geleceğe bakan evrensel bir uygarlık yaratmak istiyoruz.

4. Demokrasi aracılığıyla toplumsallaşmayı sağlamak

Neoliberal siyasalar, piyasa gücünü, ki artık insanlığın büyük kısmı üzerindeki yıkıcı etkisini gösterme gereği yoktur, toplumsallaşmanın tek yolu olarak zorla kabul ettirmeyi amaçlamaktadır. Arzuladığımız dünya, toplumsallaşmayı sınırlar konmamış demokratikleşmenin başlıca ürünü olarak kavrar. Piyasanın hakim olmadığı bu yapıda, ekonomi ve finans toplumsal bir planın hizmetine sunulmalıdır, küçük bir azınlığın şahsi menfaatlerini gözeten egemen sermayenin emrine verilmemelidir. Tesis etmek istediğimiz radikal demokrasi, politik değişimin yaratıcı gücünü temel bir insani meleke olarak yeniden inşa eder. Bu demokrasi toplumsal yaşamı, anlamlı tartışmaların tamamını bertaraf edip muhalifleri güçsüz bırakarak onları gettolara hapseden hileli uzlaşmalar yerine, bitmez tükenmez bir çeşitliliğin üretimi ve yeniden üretimine dayandırmaktadır.

5. Doğanın, gezegen kaynaklarının ve tarım toprağının piyasaya tabi olmayan kullanımının kabulüne dayalı bir dünya kurmak

Kapitalist neoliberal model sosyal hayatın tüm yönlerini neredeyse istisnasız bir biçimde meta konumuna indirgemeyi amaçlar. Son raddeye ulaşmış özelleştirme ve piyasalaşma süreci insanlık tarihinde daha önce rastlanmayan ölçekte yıkıcı sonuçlara meydan vermektedir: Gezegenin temel biyojeokimyasal işleyişinin tehdidi; yaşamsal kaynakların (özellikle petrol ve su) israfı; ekosistemlerin zayıflatılması suretiyle biyolojik çeşitliliğin tahribi; kitle halinde topraklarından edilen köylülerin ortadan kaldırılması. Toplum-doğa metabolizmasının bütün bu alanları, insanlığın ortak serveti ve temel ihtiyaçlarına uygun olarak yönetilmek zorundadır. Bu alanlarda, alman kararlar piyasaya değil, ulusların ve halkların politik gücüne dayandırılmalıdır.

6. Kültürel ürünlerin ve bilimsel kazanımların, eğitimin ve sağlık hizmetlerinin piyasaya tabi
olmadıkları kabulüne dayalı bir dünya kurmak

Neoliberal siyasalar, kültürel ürünlerin metalara dönüştürülmesine ve kamusal hizmetlerin en önemlilerinin, özellikle de sağlık ve eğitim hizmetlerinin, özelleştirmesine yol açar. Buna, düşük nitelikli para-kültürel ürünlerin seri üretimi, araştırma faaliyetlerinin kısa dönem karların istisnai önceliğine teslimiyeti, toplumun en yoksul kesimlerinin eğitim ve sağlık hizmetlerinde kesintilere gidilmesi, hatta bu hizmetlerden mahrum bırakılmaları eşlik eder. Söz konusu kamu hizmetlerinin sahiplerine iadesi ve yaygınlaştırılması eğitim, sağlık hizmeti ve gıda temini için elzem olan ihtiyaç ve hakların karşılanmasını takviye eder.

7. Demokrasiyi, önceden konmuş sınırlar olmaksızın, doğrudan toplumsal ilerleme ve ulusların ve halkların özerkliklerinin teyidine bağlayan siyasalarla ilişkilendirmek 

Neoliberal siyasalar -kimilerinin piyasanın kendiliğinden bir ürünü olduğunu iddia ettikleri- sosyal ilerlemenin ön koşullarını kabul etmez. Eşitsizlikleri gidermek üzere ulusların ve halkların özerklikleri gibi ön koşullar … Piyasa hegemonyası rejimi altında, demokrasinin içi boşaltılır, son derece kırılgan kılınıp tehlikeye atılır. Gerçek bir demokrasi talebi, toplumsal ilerlemeye siyasal, iktisadi, toplumsal ve kültürel yaşamın tüm veçhelerinin yönetiminde sahip olduğu belirleyiciliğini teslim etmeyi gerektirir. Bunlara eşlik eden eşitsizliklerle birlikte bütün olumlu yanlarıyla halkların ve ulusların tarihsel farklılıkları, halk ve ulusların özerkliklerinin kabulünü gerektirir. Siyasal ve iktisadi alanda bu özerkliği bir nebze göz ardı etmeye imkan verecek tek, evrensel bir reçete mevcut değildir. Eşitliği inşa etme işi zorunlu bir biçimde yöntemleri çeşitli tutmayı gerektirir.

8. Kuzey ve Güney halklarının antiemperyalist bir temelde, enternasyonalizmin inşasındaki birlikteliklerinin kabulü

Tüm halkların -Kuzey’in ve Güney’in-, evrensel bir uygarlığın inşasında dayanışması gerçek dünyayı meydana getiren farklı ulus ve sınıfları birbirinden ayıran çıkar çatışmalarını basit bir şekilde görmezden gelmenin mümkün olduğu vehimi üzerine kurulamaz. Böylesine gerçek bir dayanışma kapitalizmin ve emperyalizmin doğasına özgü zıtlıkları mutlak bir şekilde ‘aşmak zorundadır… Bu tür bir antiemperyalist cephe Güney halklarıyla Kuzey halklarını karşı karşıya getirmemelidir; aksine, halkların tümünü, farklılıklar barındıran ortak bir uygarlığın inşasında bir araya getiren küresel bir enternasyonalizme temel teşkil etmelidir.

Samir Amin,

Dünya Alternatifler Forumu”

Kaynak: Samir Amin, Modernite, Demokrasi ve Din: Kültüralizmlerin Eleştirisi: Bamako Çağrısı(Çev.Güven Öztürk), Yordam Kitap, 2017.

Yazar Hakkında

RizomDergi