Başkaca Genel Sanat

İnsanlık Tarihi Kadar Eski Olan Sanatın Oluşumunu Hiç Merak Ettiniz Mi?

Written by Burak Koray

Sanat; bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır. Sanat genel anlamıyla hayal gücü ve düşüncenin yaratıcılığıdır. Her toplum kendine özgü bir sanat yapıtı oluşturmaktadır. Sanat hep aynı şekilde sürüp giden yaşamı farklı şekilde anlatma eylemidir. İnsanların doğa ve hayat karşısında duygu, düşünce ve isteklerini çizgi, renk ve ses söz gibi araçlarla anlatmasıdır.(2)

 

Neredeyse insanlık kadar eski olan sanatın oluşumunu hiç merak ettiniz mi?

İnsanlık topluluk içinde yaşamaya, imece usulüyle birlikte iş yapmaya başladığı anda insanlık tarihi hızlı bir şekilde değişmiştir. Bu başlangıç insanlarla alakalı her şeyin aynı zamanda sanatın da başlangıcıdır.(3)

Düşüncenin ilerlemesiyle beyinde, insanın gözü önünde bulunmasalar bile, nesnelerin ve görüngülerin betimlemesini yapabilme yetisi yetkinleşiyordu, insanların kendilerini çevreleyen dünyadan edindikleri algıları, duyuları gerçek imgeleme biçiminde anlatma yolundaki ilk denemelerini beynin bu yetkisiyle açıklamak gerekir. Daha “neanderthal” çağından beri insanlar, çizgiler ve oymalarla ancak dış çizgileriyle nesnelerin benzerini yapmayı denediler. Ama bu işin üstesinden gelmek için beyinleri daha az gelişmişti, elleri de yeteri kadar becerikli değildi. Bu, özellikle ellerinin altında bulunan kabataslak aletlerle daha güçtü.

Plastik yöntemlerle, kendilerini kuşatan dünyadaki nesnelerin benzerlerini yaratabilmeleri için, çalışmanın, insanların örgenlerini (özellikle yüksek bir yetkinlik derecesine ulaşan ellerini) inceletmesini ve avadanlıklarının çok iyileşmesini beklemek gerekir. Bazı kaya ve taşların girintili ve çıkıntılı kenar çizgileri,  tarih öncesi sanatçılara, hayvanların silüetlerini anımsatıyordu ve bunları yontarak ve boyayarak bu benzerliği daha güçlendirmeye çalışıyorlardı. Daha sonra insan silüetleri, hatta mağara duvarlarına, akyaların yüzeylerine, yaşamlarındaki bütün bu oluntuyu da (episode) anlatan kompozisyonlar çizmeye başlıyorlar; bazen de bu şematik desenleri madeni renklerle canlandırıyorlardı. Bu kompozisyonlar, yabanıl hayvanları, av sahnelerini, kısaca insanın yaşamında karşılaştığı ve belleğinde kalan her şeyi çok gerçekçi bir biçimde betimliyordu.

Yapıtların konusu gibi biçimleri de toplumsal yaşam tarafından koşullandırıyordu, bir başka deyişle tablolar doğal çevrelerinin insan tarafından ne ölçüde kavranıldığını yansıtıyordu. Demek ki sanat böylece, başlangıcından beri, çevredeki sahnelerin özel bir biçimde benzerinin yapılmasından başka bir şey olmadı. İlkel topluluk düzeni tam açılıp gelişme çağındayken, insan nesnelerin ve doğa olayların vb. dış özelliklerini az çok doğru biçimde betimlemek yeteneğine ulaşmıştı. Ama onun bilgilerinin hepsi yüzeyseldi; henüz nesnelerin ve görgülerin derin anlamını, birbiriyle bağlantılarını, karşılıklı etkilerini anlayamıyordu.

Kaynakça:

1)Resimler için, http://www.arthistoryarchive.com/arthistory/prehistoricart/

2)Türk Dil Kurumu, “Sanat Nedir?”

3)Zubritski, Mitropolski, Kerov, İlkel,Köleci, Feodal Toplum

Yazar Hakkında

Burak Koray