Edebiyat-Sinema Genel Spor

Toplumsal Bir Vaka Olarak Holiganlık: “Yeşil Sokak Holiganları” Filmi

Written by Kaan Tural

Futbol, günümüzün en fazla ilgi gösterilen spor dalıdır. İçinde barındırmış olduğu coşku, heyecan, sevinç, üzüntü gibi birbirinden farklı duyguları ile hayatlarımızı renklendirmektedir ve hayatlarımızın bir parçası halini almaktadır. Dünyanın her yerinden insanlar tutmuş oldukları takımlara gönülden bağlanır ve desteklerler. Fakat bu ilgi ve destek her zaman renkli görüntülere sebep olmaz; holiganlık ve şiddet de bu sporun gerçeğidir. Peki bir spordan şiddet ve holiganlık nasıl çıkabilmektedir? Bu soruya verilebilecek elbette çok fazla yanıt olacaktır. Biz de bu yazıda bu yanıtlardan biri olabilmek adına “Yeşik Sokak Holiganları” filminin bizlere yardımcı olabileceğini düşündük. 

Yeşil Sokak Holiganları

Yönetmenliğini Lexi Alexander’in yaptığı ve başrolünü Elijah Wood’un ve Charlie Hunnam’ın paylaştığı “Yeşil Sokak Holiganları” 2005 yılı yapımı, suç ve dram türünün ağır bastığı bir filmdir.  Film,  Amerika’da yaşayan ve Harvard Üniversitesi’nde eğitim gören Matt’in, odasında bulunan uyuşturucu maddesi nedeniyle(arkadaşı suçu Matt’in üzerine atmıştır) okuldan atılıp İngiltere’ye ablası olan Shannon’un yanına gitmesi ile başlar. Shannon İngiltere’de Steve ile evlidir ve Ben adında bir bebekleri vardır. Matt ablasının evine geldiği gün orada aynı zamanda Steve’in kardeşi olan Pete ile de tanışmıştır. Pete, beden eğitimi ve tarih öğretmenidir aynı zamanda West Ham United takımının sıkı takipçisi ve holiganıdır. Pete’nin önderliğini yaptığı ve West Ham United taraftarını topladığı bir grubu da vardır. İsmi ise GSE (Green Street Elite) olarak adlandırılmıştır. Matt’in futbola ilgisi yoktur fakat zamanla Pete ile tanışıp zaman geçirdiği süreçte o da West Ham United’ın bir holiganı olmuştur. Filmde Matt’in holiganlaşma süreci, bunun kendisine ve ailesine etkileri, holigan bir taraftar grubunun psikolojisi, davranışları ve yol açtıkları çarpıcı bir şekilde perdeye aktarılmıştır.

Film, holiganlığın sosyolojik ve psikolojik altyapısının nasıl oluştuğuna ve yıkıcı sonuçlarına dair çok değerli dersler vermektedir. Örneğin Pete karakteri, holiganlık başlığı açıldığında altına yazılacak unsurlardan biri olan ekonomik koşullanma ile doğrudan ilişki değildir. Ekonomik olarak görece iyi bir konumda olan Pete’nin holiganlığa sürüklenmesinde psikolojik faktörler daha fazla etkilidir. Ailesinden göremediği sevgiyi ve ilgiyi tuttuğu takım olan West Ham ile bastırmaya çalışan Pete karakteri, ailesinden alamadığı duygusal bağları taraftar grubu içindeki bağ ile yakalamak istemektedir. Grup içindeki bağlılık ve birliktelik onun bu psikolojik boşluğunu doldurmaktadır fakat bir taraftan da bilinç dışındaki sevgisizliğin doğurduğu şiddet potansiyeli başka takım taraftarlarından çıkarılmak üzere hazırda beklemektedir.  

 Matt karakterinin öyküsü ise farklı bir pencere açmaktadır. Futbola ilgisi olmayan ve eğitimi hayatında ilk sıraya koyan bir kişi olan Matt, uğradığı haksızlık sonrası hayata karşı öfke dolu hale gelmiştir.  Pete ile tanıştıktan sonra bu öfkesini kanalize edeceği bir mecra bulmuştur. Pete ile maçlara gittikçe ve birlikte kavgalara, saha dışı olaylara karıştıkça holiganizme doğru yönelmiştir. Bu yönelimde babası ve ablası ile yaşadığı sorunların büyük bir etkisi olmuştur. Bu sorunları ve yaşadığı stresi maçlara giderek, çeşitli olaylara karışarak dağıtabileceğini ve çözeceğini düşünmüştür. Fakat bu tür davranışlar sergilemesi çözüm olmadığı gibi bir döngüye girmesine neden olmuştur. Futbol ile fazla ilgisi olmamasına rağmen taraftar grubunun içinde bulunmuş ve onlara uyum sağlaması gerektiğine inanmıştır. Sürü psikolojisi burada kendini göstermektedir. İçinde yer alınan grup yanlış ve zarar verici bir eylemde bulunduğu zamanda bile, buna uyum sağlama zorunluluğu hissedilmektedir. Bu birey ve toplum için oldukça yanlış ve zararlı bir seçim oluşturmaktadır. Kişinin bu duruma uyum sağlama nedenlerinden birisi de bulunduğu gruptan atılma ve dışlanma korkusudur. Halbuki yapılan davranışlar topluma ve bireye yanlış ama bulunulan gruba göre doğru ise kişi burada kendi iradesini dinlemeli ve ona göre davranmalıdır.

Yine filmdeki Steve karakteri de ilgi çekici bir hikaye barındırmaktadır. Steve, çevresindeki rahatsızlığın da etkisiyle holiganlıkla yüzleşme sürecine girmek istemiştir. Fakat o geçmiş ve sosyolojinin kişide bıraktığı duygular ve kalıntılar hiç de kolay bir atlatılacak gibi değildir. Bir olay üzerine kararları ve hayatının gidişatı değişecektir. Bu karakter, holiganlığın kalıntıları ve etkileri konusunda izleyenlere ciddi bir analiz imkanı sunmaktadır.

Her cemaatin, her sürünün, her taraftar grubunun liderleri vardır. Buradaki liderlik anlayışı, kişinin sağduyuyu, sorgulamayı ve kendi aklını bir kenara koyarak liderlik aklının klavuzluğuna girmesine neden olmaktadır. Her davranışının ve söyleminin arkasında olan bir grubun varlığını hissetmek, gruba daha fazla bağlılık oluşturmaktadır. Örneğin, GSE taraftar grubunun bir üyesi, kafede karşı takım taraftar grubunun lideri tarafından kesici bir alet ile yaralanıp hastaneye kaldırılmıştır. Grup bu durumu kendisine yapılmış gibi hissetmiş ve intikam almak istemiştir. Buradan çıkan sonuç açıktır: Farkında bile olmadan içinde bulunduğumuz grup psikolojisi ve sosyolojisi tarafından belirli davranış kalıplarına zorlanabiliriz. Önemli olan içinde bulunduğumuz grubun kalıplarına teslim olmamak, mümkünse onu doğru biçimde değiştirebilmek ve yapamıyorsak da ondan kendimizi uzaklaştırmaktadır. 

***

Genel Bakış

Bir işçi sporu olan futbol, kapitalistler tarafından karlı bir sektör haline getirildi. Ardından Adorno ve Horkheimer’ın üzerinde durduğu kültür endüstrisinin içinde de ciddi bir yer elde etti. Kültürün bu düzen içinde pazarlanması, üretim haline gelmesi; futbol kültürünün de medya ve basın yoluyla bireylerin tutum ve hareketlerinde değişimlere yol açacak şekilde organize edildiğini anlatıyor. Daha fazla reyting, daha fazla satış, daha fazla kar güdüsüyle televizyonlardaki, gazetelerdeki, sosyal medya platformundaki manşetler, konu başlıkları insanları bu rekabetin içinde daha fazla tutuyor ve birbirlerine karşı daha fazla nefret ve “düşmanlık” duygusunu körüklüyor. Yani bu oluşumlar, spor kültürüne katkı sağlamak yerine kendi çıkarları için uyguladıkları politikalarla sporda kutuplaşmayı büyütüyor. Bu durumda bireyin taraftar olmaktan çıkması ve holiganlığa doğru yönelmesi kolaylaşıyor. Bu nedenle taraftarlık ve holiganlık arasındaki net ayrımı koymalıyız ve kendimizle bu açıdan yüzleşmeliyiz. Eğer kendi takımımızı desteklemenin ötesinde farklı takımlara düşmanlaşıyor, aynı sınıftan insanlardan nefret etmeye başlıyorsak holiganlık baş göstermektedir. Oysa spor hepimiz için vardır. Nasıl bizler kendi takımlarımızı seviyor ve destekliyorsak farklı takım  taraftarları için de bu durum geçerlidir. Bu nedenle saygı çerçevesi mutlaka kurulmalıdır ki sporun güzelliği buradadır. Bir yarış ve eğlence etkinliği olan sporu doğru temellerde ele alırsak hayatlarımızı iyileştirebiliriz aksi halde bireysel ve toplumsal sorunlarımızı sporun arkasına gizlenerek bastırmaya çalışırız.

Holiganlık ile erkeklik üzerinde de bir bağlam kurmak gereklidir. Holiganlık kültürü, kişiyi daha erkeksi olduğu düşüncesine iterken, diğer insanlara kendini kanıtlama ve gücünü gösterme arzusunu tetiklenir. Bu istek kişiyi aile içinde de olumsuz bir kimliğe evriltir. Holiganlıktan alınan güç,  erkek otoritesinin ağır bastığı ataerkil bir düzen kurma hissi doğurur. Şiddetini, ev içindeki en ufak olayda bile göstermek isteyebilir. Kişi, söyleminin ve düşüncelerinin dışındaki her şeye tahammülsüz hale gelir ve nefret objesi olarak düşünür.

Holiganizm kavramının futbol üzerinden bütün toplumsal alana ışık tuttuğunu söyleyebiliriz. Bu alanlarda daha çok fanatizm kavramını kullanmak gerekecektir. Ama fanatizm ile holiganizm arasında da geçiş çok zor değildir. Toplumsal alanda dini ve siyasi fanatizmin nasıl holiganizme dönüştüğünün sayısız örneği mevcuttur. İnsanlar tuttuğu partilerde artık takım tutar gibi destekleme noktasına gelmiş bulunmaktadır. Örneğin,  siyasi ve ideolojik fanatizmler, dışındaki fikirlere kendini tamamen kapatarak düşmanlaşırken, bu durum çok hızlı bir şekilde kutuplaşmayı getirir ve taraflar arasında holiganlığın da temelleri çoktan atılmış olur. Böylece karşı taraf argümanları mutlak yanlış, kendi savundukları ise mutlak doğru gibi algılanır. Uzlaşma kültürünü ve yanlışları görmemizi engelleyen bu tutumdann vazgeçmek bireysek ve toplumsal gelişme açısından kritik önemdedir. 

Sonuçlandırırken

Sonuç itibari ile yukarıdaki birçok başlıkta görüldüğü gibi holiganizm basit bir şiddet dürtüsü değil, bireysel, kültürel ve toplumsal alanın birçok noktasına temas eden bir vakadır ve yalnızca spora özel hadise değildir. Bu nedenle bireysel ve toplumsal olarak kendi gerçeğimizi kavramalı, ona göre adımlar atmalı, farklılıklarımıza saygı duymalı ve öz eleştiri yaparak objektif bir şekilde değerlendirmelerde bulunmalıyız.

Yazar Hakkında

Kaan Tural