Bilim-Ekoloji Genel

Toprak ve Uygarlık – John Bellamy Foster (4)

Written by RizomDergi

Toprak ve Uygarlık

17. ve 18. yüzyıllarda Virginia’daki ve Maryland’daki plantasyon sahipleri köle emeği ile tütün yetiştiriyorlardı. Virginia’ya yerleşen Avrupalılar, 17. yüzyılın sonuna kadar, ormanı yok ederek, yaklaşık yarım milyon acre toprak açtılar. Tarihçi Ralph Davis’e göre, bu yıkımın ardından, 3 ya da 4 yıl içinde, ”en iyi topraklardan su çekildi ve tütün mahsulü toprağın verimliliğini çok hızlı biçimde tüketti. Dolayısıyla, her plantasyon sahibi, yedek olarak, ağacı yok edilmemiş geniş araziler toparlamaya çalıştılar. Bunun için her yıl, işlerin olmadığı mevsimlerde boş boş duran bol miktardaki fazla işgücünü kullanarak, bir parça bakir toprağı temizlediler ve tütün üretiminin bir kısmını buralara kaydırdılar.”[1]

Sonuç olarak, toprak fiyatları fırladı ve tarım alanları hızla Batıya, Yirginia ve Maryland’ın tümüne ve o zamanlar bu kentlerin uzakta bulunan topraklarına doğru yayıldı. Kolonyalistlerin ve (George Washington ve Benjamin Franklin gibi) toprak spekülatörlerinin baskısı, 1763’de -Fransızlarla Kızılderililerin savaşında (1756- 1763) Fransızların yenilmesinin ardından- (İngilizler tarafından yani iş bir biçimde ”Pontiac’ ın Komplosu” olarak adlandırılan) büyük bir Kızılderili ayaklanmasına yol açtı. Delaware ve Seneca kışkırtmasında, bir düzineden fazla Kızılderili kabilesi kolonicilerin istilasına karşı direndi; Kuzey-Güney hattında Erie Gölü’nden Ohio ırmağına, Doğu-Batı hattında Allegheny Dağlarından Batı Ohio’ya uzanan ”Ohio Country”deki İngiliz ileri karakollarına saldırdı. İngiltere Kralı, savaşa son vermek amacıyla, Appalashların batısında Avrupalıların bir daha yeni yerleşim bölgeleri kurmayacaklarını bildiren 1763 Bildirisi’ni yayınladı. Bununla birlikte, bunun toprak spekülasyonunu durdurmaya çok az etkisi oldu. Bu %n plantasyon sahibi George Washington, Batıya doğru daha çok toprağı iskan etmek için gizlice bir kadastrocu kullandı. Washington, bir arkadaşına şöyle yazıyordu: ”Bu bildiriye, Kızılderililerin öfkesini yatıştırmak için sadece geçici bir tedbir olarak bakıyorum, asla başka bir açıdan bakamıyorum (fakat bu söylediklerim aramızda kalsın)… “[2]

Batıya doğru yayılma, Kızılderililerle daha da çok çatışmaya yol açtı. Aztek İmparatorluğu’nun kuzeyindeki Kızılderililer arasındaki en önemli ve en kapsamlı siyasal birim, esas olarak New York’un kuzeyinde ve Pennsylvania’nın batısına yerleşmiş fakat Ohio Country’e doğru yayılmış İrokua Konfederasyonu idi. Konfederasyon ortak bir İrokua dili ile birbirine bağlanmış olan altı Kızılderili kabilesini – Mohavk, Onondaga, Seneka, Oneyda, Kayuga ve (18.yüzyılın başlarında kolonyalistlerin ordularının saldırılarının bir sonucu olarak Kuzey Carolina’dan sürüldükten sonra) Tuskarorları- içine alıyordu. İrokuaların toprakları ortaktı, ortaklaşa avlanıyorlardı ve (birkaç ailenin paylaştığı) evlerini ortak bir mülk olarak görüyorlardı. 1650’lerde bir Fransız Cizvit papazı şöyle yazıyordu: ”Onların bir düşkünler evine[darülacezeye] hiç ihtiyaçları yoktu, çünkü onlar ne dilenciydi ne de fakirdi… Şefkatleri, merhametleri ve nezaketleri onları sahip oldukları şeyler konusunda sadece cömert yapmakla kalmaz, ortak mülk dışında hemen hemen hiçbir şeye sahip olmamalarına sebep olur.”[3]

İrokuaların egemen olduğu topraklar (özellikle Ohio Country)  hem Fransızların hem de İngilizlerin göz diktiği bölgenin göbeğindeydi ve İrokualar – Fransızlar, 1763’de, İngilizler tarafından Kuzey Amerika’dan çıkmaya zorlanıncaya kadar – iki kolonyalist gücü birbirine karşı kullanmakta ustaydılar. Fransızların Kuzey Amerika sahnesinden kaybolmasıyla, artık bir kolonyalist gücü diğerine karşı kullanamayan Kızılderililerin kötü kaderi belirlendi. 1776 Devrimci Savaşında, İrokualar bölündü. Bazı kabileler İngilizleri, bazıları ise kolonicileri desteklediler. Daha sonraları Kızılderililerden ”yabani av hayvanları” olarak söz edecek olan George Washington, İrokuaların saldırılarına misilleme olarak toptan bir imha kampanyası gerçekleştirilmesini emretti. [4] 31 Mayıs 1779’da General Sullivan’a şu emri verdi:

“Komutasına atandığın harekat, altı Kızılderili düşman kabileye yönelik olacaktır… İlk hedef, onların yerleşim bölgelerinin toptan imhası ve yakılıp yıkılması ve her yaştan ve cinsiyetten mümkün olduğu kadar çok esirin yakalanmasıdır. Şimdi tarlada olan mahsullerinin mahvedilmesi ve başka ekim yapmalarının önlenmesi zorunlu olacaktır… [B]irlikler, tahrip etmek amacıyla, bütün yerleşim yerlerinin çevresine dağıtılacak ve onlara bunu en etkili bir biçimde yapmaları talimatı verilecektir. Bölge sadece istila edilmekle kalmamalı, tahrip de edilmelidir.” [5]

Fasulye, patates, bal kabağı, sakız kabağı, hıyar ve kavun gibi mahsuller, istilacı askerleri şaşırtan bir bollukta yetişiyordu. Bazı mısır sapları 4.87 metre yüksekliğindeydi, başakların uzunluğu 55.88 cm kadar vardı. Elma, şeftali ve kiraz bahçeleri de vardı. Bir kasabadaki meyve bahçesinde 1500 kadar meyve ağacı vardı. Bunlardan geriye yok edilmedik hiçbir şey kalmadı. Kırk kasaba ve içlerinde geniş evler olan dağınık yerleşim yerleri yakıldı. Sullivan raporunda şöyle diyordu: ”Beş kabilenin ülkesinde tek bir yerleşim yeri ve tek bir mısır tarlası bırakmadık, Niagara’nın bu tarafında bir Kızılderilinin görüntüsü bile kalmadı.” Devrimci Savaş’tan önce Altı Kabile’nin nüfusunun çoğunluğu, Ohio Country’deki Mohawk Irmağı ile Erie Gölü arasında dağılmış 30 bayındır kasabada yaşıyordu. 1780 ilkbaharında, bu kasabalardan sadece ikisi savaştan hasar görmeden çıkmıştı; diğerleri ya boş harabeler hal inde ya da küller içindeydi. insanlar üşüyordu, açtı, iskorbütten ve dizanteriden muzdaripti. İrokualar, Washington ‘un bu yıkımdaki rol ünü unutmadı. 1792 ‘de Seneca kabilesinin şefi Mısır Ekici (Cornplanter), Başkan Washington’a şöyle seslendi: ”Ordunuz Altı Kabile’nin ülkesine girdiği zaman, biz sizi Kasaba Yıkıcısı olarak adlandırdık ve bugüne kadar, bu ad işitildiğinde kadınlarımız arkalarına baktılar ve benizleri bembeyaz oldu ve çocuklarımız annelerinin boyunlarına sımsıkı sarıldılar.”[6]

İrokualar direndiler. Fakat 1 783’de İngilizler yenilince, yeni Amerikalıların kendilerine fethedilmiş teba muamelesi yaptığını gördüler. Tarihçi Anthony Wallace’a göre, ”Toprak spekülatörleri… hiç el değmemiş kerestelerin ve tarım yapılan toprakların, su yollarının, fabrika alanlarının, ticaret mekanlarının, limanların, kasaba kurulacak yerlerin vb., sayıları binlerle ifade edilen tek tek yerleşimciye ve işadamına satışından çok büyük karlar elde etme olasılığını gördüler.” 30 yıl içinde, İrokuaların topraklarının hemen hemen tümü ellerinden alındı ve kendilerine ayrılmış birkaç küçük arazi parçasına gitmeye zorlandılar.[7]

New England’da toprağın verimliliğinin azalması, İrokuaların topraklarında açlığa neden oldu. New Hamshire’daki Concord’da tahıl mahsulü 1749’da, acre (4047 metre kare) başına 13,2 bushelden* 1771’de 12,2 bushele düştü. Otlaktan elde edilen saman ise, acre başına 0,82 tondan 0,71 tona düştü. 1749′ da 1,4 acre çayır, bir ineği beslerken, 1791’de 4, 1 acre besliyordu. Tek bir ürüne bağlı olan kolonyalist tarım, mısırın, fasulyenin ve sakız kabaklarının birlikte ekildiği, mısır saplarının fasulye sırığı görevi gördüğü ve sebzelere gölgelik olduğu Kızılderili tarımına göre, çok çok kötü nitelikte bir tarımdı. Monokültür sadece acre başına daha düşük ürün demek değildi, aynı zamanda toprağı da tüketiyordu. Kızılderililer New York eyaletinin kuzey kısımlarındaki topraklarından uzaklaştırılınca, Massachusetts’ i çiftçi aileleri Batıya doğru aktı. Avrupalı yerleşimcilerin yayıldığı toprakların genişlemesi, Carolyn Merchant’ ın ileri sürdüğü gibi, New England ‘da ve New York’ta 18. yüzyılın sonunda genelleşmiş olan ”ekolojik devrim”in – kıyı merkantilizmden ve geçimlik çiftçilikten kapitalist tarım ve sanayiye geçişin – önemli faktörlerinden biridir. Kıyı merkantilizmi ile geçimlik çiftçilik, üretimi artırmak için birincil olarak ”yaygın” (extensive) yöntemlere dayanıyordu. Kapitalist tarım ve sanayi ise, toprak ve ürün işletmeciliği konusunda onların yerine ”yoğun” (intensive) teknikleri geçirdi ve aynı zamanda toprağa olan genel talebi de artırdı.[8] Dolayısıyla, toprağın ilk sakinlerinden – bu özel durumda İrokualardan – zorla temizlenmesi, daha geniş, daha yoğun kapitalist ekonominin gelişiminin ön hazırlığını oluşturan ”ilkel birikim”in bir biçimiydi.

* 1 kile = 35,24 litre. -ç.n.

[1] Davis, Rise of Atlantic Economies, s.265; Ponting, Green Tarihçesi), s.207; Avery Odelle Craven, Soil Exhaustion as a Factor in the Agricultural History of Virginia and Maryland, 1606-1860 (Virginia ve Maryland’ın Tarımsal Tarihinde bir Faktör Olarak Toprak Tükeıımesi, 1606-1860] (Gloucester, MA : Peter Smith, 1965), s.162; Sale, Conquest of Paradise, s.291.

[2] Anthoııy FC Wallace, Senaca’nın Ölümü ve Yeniden Doğuşu [Seneca’nın Ölümü ve Yeniden Doğuşu] (New York: Vintage, 1969), s.114-15; Francis Jennings, “The Indians Revolution” Alfred F.Young, editör, The American Revoulation [Amerikan Devrimi] (Dekalp, IL: Northern Illinois University Oress, 1976), s. 333-35’de; George Washington, Writings [Yazılar], cilt II (New York: GP Putnam’s Sons, 1989), s.220-22; Cecil B.Currey, The Road to Revolution [Devrime Giden Yollar] (Garden City, NY: Doubleday, 1968), s.128-129.

[3]Cizvit papazı, Howard Zinn, A People’s History of the United States[Bir Halkın Birleşik Devletler Tarihi] (New York: Harper and Row, 1980), s. 19-20’de alıntılanıyor: Wallace, Death and Rebirth, s.111-14; Weatherford, lndian Givers, s. 135-39.

[4]W. J. Eccles, “The Fur Trade and Eighteenth Century Imperialism,” Alan Karras ve J. R. McNeil, editörler, Atlantic American Societies[Atlantik Amerikan Toplumları](New York: Routledge, 1992),s.212-34’de; Barbara Graymont. The lroquois in the Revolution[Devrimde İrokualar] (Syracuse, NY: Syracuse University Press, 1976), s. 104-28; Washington (”yabani av hayvanları”) Richard Drinnon, Facing West [Batı’yla Karşılama] (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1980), s. 65’de alıntılanıyor.

[5] George Washington, “General Sullivan’a Talimatlar ”, 31 Mayıs 1779,” John Sullivan, Letters andd Papers of Major General John Sullivan [Binbaşı General John Sullivan’ın Mektupları ve Bildirileri], vol. 3 (Concord, NH: New Hampshire Tarih Derneği, 1939), s. 48-53’de.

[6] Sullivan, Letters and Papers, vol. 3, ss. 134-37; William Stone, The Life of joseph Brant[Joseph Brant’ın Yaşamı] (New York: Alexander V. Blake, 1838), s.34-42; Wallace, Death and Rebirth, s. 141-44; Graymont, lroquois iıı the American Revoluaion, s. 213-19.

[7] Wallace, Death and Rebirth, s. 150, 184.

[8] Merchant, Ecological Revolutions, ss. 186-88, 196-97; William Cronon, Changes in the Land [Toprakta Değişmeler] (New York: Farrar, Straus & Giroux, 1983), s.43-48.

Kaynak: John Bellamy Foster, Savunmasız Gezegen, çev.: Hasan Ünder, Epos Yayınları, 2002.

İlk yazı için: https://rizomdergi.com/2020/12/01/sanayi-devrimi-oncesinde-ekolojik-kosullar-john-bellamy-foster-1/

İkinci yazı için: https://rizomdergi.com/2020/12/15/sanayi-devrimi-oncesinde-ekolojik-kosullar-john-bellamy-foster-2/

Üçüncü yazı için: https://rizomdergi.com/2021/01/14/seker-ve-kolelik-john-bellamy-foster/

 

Yazar Hakkında

RizomDergi