Genel Spor

Futbol Endüstrisinde Futbolsever Olmak

Written by RizomDergi

Futbol eleştirisi denilince kötü örnekleri hatırlamakta zorlanmıyoruz: Holiganlıklar, taşkınlıklar, taraftarlar arası şiddet görüntüleri, milyon dolarlık kulüpler ve oyuncular, takımları için kendilerinden geçen, sosyal ve ekonomik koşullarını unutup birbirine düşmanlaşan fanatikler ve dahası… Bunların yanında Portekliz’in ünlü diktatörü Salazar’ın  “Futbol olmasaydı ülkeyi yönetemezdim” sözleri ve Fiesta, fado ve futboldan oluşan yozlaştırıcı “3F” hala hafızalarımızda.

Peki milyonlarca insanı çekim alanına alan bu sporun sırrını nasıl açıklamak gerekir?  Futbol, insanların hayatını anlamlandırabileceği ve tutku üretebilecekleri bir etkinlik. Sürekli yarışma haline olunan ve sürekli yeni hedefler konulan bu spor, hayatla bağ kurmanın bir biçimini ifade ediyor. Ayrıma gitmemizi gerektiren bütün ilişkilenme biçimleri(seyirci, taraftar, fanatik,  holigan vb.) de belirli bir sosyolojik altyapıyı yansıtıyor.  Aslında topluma baktığımız zaman birçok alanda; toplumun dinsel ve etnik tutumlarında, siyasi partilere ya da ilgi duyulan liderlere yaklaşımında bu ilişkilenme biçimlerini görüyoruz. Bu nedenle futboldaki yozlaşma faktörünün içinden çıktığı sosyolojinin dinamiklerinden beslendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 

Bugün futbolu kökten bir biçimde reddeden ve bu sporun ne kadar boş bir uğraş olduğu konusunda ikna faaliyetlerinde olan bir topluluğun var olduğunu gözlemlemek mümkün. Bu tutumun umutsuz bir çaba olduğunu vurgulamak gerekir. İnsanların ellerinden tutkularını ve hayatla kurdukları bağı alamazsınız. Futbolu kökten reddeden bu yaklaşımın argümanlarından bir tanesi de futbolun endüstriyel boyutudur. Bu anlayış, endüstriyellik ile futbol arasındaki ilişki biçimini tersten kurmaktadır. Sorunun kaynağı bir spor türü olarak futbolun kendisinde değil, onu endüstriyelleştirerek uyuşturucu haline getiren sosyal yapıda; kapitalizmde aranmalıdır.   

Teşhisin yanlış konulması, tedavinin de yanlış yapılmasına sebep olmaktadır.  Negatif olarak düşünülen futbol ilgisinin aslında hem tarihsel kökenleri hem de sosyolojik dinamikleriyle pozitif bir faktör/etmen olabileceği göz ardı edilmektedir. Farklı dillerden, dinlerden, milliyetlerden, tutumlardan insanları ortak duygular etrafında birleştirebilmesiyle futbol, güçlü bir itiraz potansiyeli geliştirilebileceğine işaret etmektedir. 

Futbolun tarihi de bu savı desteklemektedir. Kriket ve tenis gibi aristokratik sporlara karşın futbol, işçi ve halk sporu olarak gelişmiştir. İşçilerin boş zamanlarında kendi aralarındaki dayanışmayı ve iletişimi güçlendiren bir etkinlik olarak çıkan bu spor, giderek çevredeki fabrikaları da etkisinde altında alarak yaygınlaşan bir etkinliğe dönüşmüştür. İlk başlarda kapitalistler bu yaygınlaşmadan rahatsız olurken engel olamayacaklarının farkına varmaları kısa sürmüştür. Engel olamıyorlarsa kullanmak gerektiğini, futbolu kar alanı ve kültürel bir uyuşturucu haline getirmenin çifte fayda sağlayacağını anlamışlardır. Esasında futbolun doğuşu ve gelişimi bugününü anlamamızı da sağlamaktadır.

Her yıl daha da fazla endüstriyel olan ve ortalama bir işçi maaşıyla arasındaki makası giderek açan, kendi doğasından koparılan bu sporun tarihi, direngenlik barındıran birçok sporcuya ve olaya şahitlik etmiştir. Örneğin, futbol tarihinin en yetenekli birkaç futbolcusundan biri olarak gösterilen Maradona, toplumsal olaylara duyarlılığı ile futbolseverlerin kalbinde özel bir yer edinmiştir. Yine, ülkemizde “Taçsız Kral” olarak bilinen Metin Oktay, toplumsal ve şahsi tavrıyla benzer bir sevgiyi kazanmıştır. Nazilere karşı Dinamo Kiev’in “Ölüm Maçı” olarak tarihe geçen efsanevi hikayesi, futbol tarihindeki özel olaylardan bir tanesidir. Yine Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Çekoslavakya’nın görece düşük ücretler ve bütçelerle turnuvalarda yakaladığı başarılar, özel takım oyunları ve taktiksel üretkenlikler futbolseverlerin hafızalarındadır.  Sporcular ve takımlar özelinde örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Endüstriyel futbol, futbolun kendisine değil, onun endüstriyelliğine yönelteceğimiz eleştirileri güçlendirmemizi gerekli kılmaktadır. Çünkü bu endüstriyellik dünya kapitalizminde olduğu gibi eşitsiz bir gelişme barındırır. Ülkeler ve futbolları eşitsiz bir biçimde gelişir. Futbol Avrupa’nın birkaç ülkesinde tekelleşir. Bütçeler korkunç boyutlara çıkar, piyasa içinde bir piyasa haline gelir. Bu birkaç ülke dışındaki ülke takımlarının pasta payları çok çok küçülür, hatta esamesi okunmaz. Futbolun tek hakimi çok uluslu şirketler haline gelir. Futbolun asli unsurlarından biri olan taraftarlar yok sanmaya başlar. Her şeye rağmen Avrupa Süper Ligi projesine karşı ortaya çıkan güçlü tepkinin buz dağının görünen yüzü olduğunu söyleyebiliriz. Futbolseverlerin gün geçtikçe kendi ceplerindeki ile futbolda kazanılan ücretler arasındaki farkı görmeleri netleşmekte ve de endüstriyel futbolun kendi içindeki eşitsizlikleri ve çelişkileri büyümektedir.  

Sonuçlandırırken

Yukarıdaki görselde “Yoksullar Kurdu, Zenginler Çaldı” pankartı dalgalanıyor; endüstriyel futbola karşı futbolseverlerin itirazlarından bir tanesi. Futbolun endüstriyel boyutuna eleştirilerimizi ortak zenginliğin adil paylaşımı çerçevesinde el almalı ve futbolu egemenlerin rahat top koşturacağı bir saha olmaktan çıkarmalıyız. Futbolun her bileşiminde var olmak için mücadele etmeliyiz. İster tuttuğumuz takımın taraftarı olarak organize olmamız olsun, isterse de kulüplerde görev almak veya sporcuları bu bilince çekebilecek yapılanmalar olsun futbolun olduğu her yere müdahale etme hakkımızın tarihsel bir hak olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Emekçilerin bir takım olarak ise daha fazla gol yemeye tahammülü yok, artık savunmada kalmaya değil, doğru bir hücum planına ihtiyacımız var…

Kaynaklar:

Gölgede ve Güneşte Futbol, Eduardo Galeano

Halkın Çizgisinde Metin Kurt, Rizom Dergi 1.Sayı

İşçi Hareketlerinin Futbolun Tarihsel Gelişim Sürecine Etkisi, Şahin M.Y., Tunçkol H.M.

Öztürk, Eren. Futbol, Sınıf ve Kültür, Rizom Dergi 1.Sayı.

Tural, Kaan. Ölüm Maçında “Cehennemde İki Devre, rizomdergi.com
https://rizomdergi.com/2022/08/13/olummacindacehennemdeikidevre/

Yazar Hakkında

RizomDergi