Edebiyat-Sinema Genel

Rizom Akademi Film Önerileri-2

Written by RizomDergi

Rizom Akademi Film Önerilerinin İkinci Serisi Sizlerle..

1-) Savaş Vadisi/ Hacksaw Ridge- Mel Gibson

2016 yılında vizyona giren Hacksaw Ridge (Savaş Vadisi) filminin yönetmenlik koltuğunda Mel Gibson var. Birçok dalda ödül alan ve gerçek olaylardan esinlenerek beyaz perdeye uyarlanan film, İkinci Dünya Savaşı sırasında Okinawa muharebesinde silah taşımayı reddeden bir anti militarist genci konu etmektedir. Küçük yaşlarda babasından gördüğü kötü muamelenin ve dini inancının etkisiyle anti militarist bir kişilik olan Desmond Doss, savaşta tüm dayatmalara ve zorlamalara rağmen düşüncelerinden asla taviz vermeyen, öldürmekten çok yaşatmayı ilke edinen bir Hristiyandır.

Savaşa sıhhiyeci olarak katılan Doss, savaş sırasında sadece kendi cephesinde yer alan askerleri değil aynı zamanda karşı cephedeki yaralıları da kurtarmaya çalışır. Bu durum bir asker için sıradışıdır. Doss’un silahı eline almaması cephedeki arkadaşları tarafından korkak damgası yemesine neden olur.  Savaş alanında gördüğü her yaralıya yardım etmek için çırpınması, cesaretin öldürmek olmadığını ve cesur/korkak kavramları üzerine yeniden düşünülmesi gerektiğini göstermektedir. Savaşın bu kadar gerçekçi yansıtılmış olması savaşın korkunç yüzünü duyumsama imkanı sağlamaktadır.  Filmin sonuna gelindiğinde Desmond Doss hakkında öğreneceğiniz bilgiler  sizi hayli dikkat çekici bir sona götürecektir. Son olarak filmde aklıma kazınan bir cümleyle bitirmek istiyorum:  ‘’Öldürmek en büyük günahtır’’

Suat Sansan

2- )Uçurtmayı Vurmasınlar, Tunç Başaran

 “Barış: Niye uçmuyor İnci?

İnci: Uçar birgün…”

Uçurtma imgesinden korkan bir özgürlük düşmanlığının olduğu, bir uçurtmanın gökyüzünde süzülüşünün insanlara umut olur korkusuyla yasaklandığı, düşünmenin/düşüncelerin sindirildiği, kitapların yakıldığı soğuk bir dönem…  Karanlık koridorlar arasında bir koğuş…  Kadınlar koğuşu… Ve 5 yaşında masumane bakışlı Barış. Dönemin düzenine yönelik eleştirilerin minik bir çocuğun penceresinden anlatıldığı bir film: Uçurtmayı Vurmasınlar

12 Eylül askeri darbesi sonrası dört yıl boyunca tutuklu kalan Feride Çiçekoğlu’nun, hapishanede yaşadıklarından etkilenerek kaleme aldığı aynı ismi taşıyan romanından uyarlanan “Uçurtmayı Vurmasınlar”, beyaz perdeye Tunç Başaran yönetmenliğinde oldukça başarılı bir şekilde aktarılmıştır. 12 Eylül sonrası oluşan farklı toplumsal kesimlerden kadınların yer aldığı bir cezaevinde -kadınlar koğuşunda- çekilen film 62. Akademi Ödülleri’nde Türkiye’nin yabancı dilde en iyi film dalında Oscar aday adayı olarak seçilmiş bununla birlikte birden fazla ödüle de layık görülmüştür. Başrollerini Füsun Demirel, Nur Sürer ve küçük oyuncu Ozan Bilen paylaşmıştır.

Filmde annesinin tutukluluk halinden ötürü hapiste yaşamak zorunda kalan küçücük bir çocuğun –Barış’ın- gözünden, dönem siyasetinin karanlık yüzü yansıtılmış; özgürlük, sevgi, adalet kavramlarına değinilerek sansürün, baskının yoğun olduğu bu dönem sorgulanmıştır. Film keskin bir siyasal söyleme ve slogancı bir tavra sahip olmamakla birlikte politik yönünün yanında bir çocukla, mahkumun derin sevgisi ve dostluğu da yansıtılmıştır.

Barış için tüm dünya, hapishane ve birkaç metre avludan ibarettir. Ancak uçsuz bucaksız gökyüzü ve zaman zaman uçarken gördüğü uçurtmalar ona, dünyanın çok daha farklı bir yer olduğunu hayal ettirmektedir.  Bir rejimin niteliğini, kötülüğü ve baskıyı bir çocuktan daha saf bir şekilde anlatabilecek, hissettirebilecek, daha yalın bir şekilde sergileyebilecek başka bir güç yoktur yeryüzünde. Bu filmin içinizde uyandıracağı şeylere sıkı sıkı sarılın ve yeryüzünün minik ama gerçek efendilerini asla unutmayın. İnsan olma erdemini, onurunu, sevgiyi ve umudu bugünlere taşıyan bütün güzel insanlar anısına saygıyla..

Hacer Karkin

3-) Bol – Shoaib Mansoor

Kısıtlı imkan ve bütçeyle çekilen Pakistan yapımı Bol filmi, hem konusu ve hikayesi hem de oyunculuklarıyla izleyiciyi sarsmayı başarır. Zainub Khan isimli bir kadın, Pakistan’daki İslam hukukuna göre idam ile cezalandırılır. Mahkemece son isteği kabul edilmeyen mahkum, devlet başkanının onay vermesiyle tüm hayatını idam sehpasında basın karşısında anlatmaya başlar ve dramatik bir hikayenin içine sürükler bizi.

Filmde birçok toplumsal soruna parmak basılırken, erkek kardeşin yaşadığı varlık sorunu filmin en çarpıcı konularından biridir. Cinsel eğilimi nedeniyle toplumdan dışlanan Seyfettin(Seyfi), ailesinin mutaassıp yaşamı, önyargılar ve kapalı toplumlardaki riyakarlığın iç içe geçtiği bir kuşatma içinde var olmaya çalışır.

Bir kadının gözünden kapalı toplumlardaki hukuksuzluğun, kadının ikinci plana atılmasının ve ikinci sınıf bir varlık olarak görülmesinin konu alındığı bu filmin, her dakikasını merakla izleyecek ve sorgulayacaksınız.

-“Neden yok etmek suçta, dünyaya getirmek değil ?”

-“Neden sadece gayri meşru çocuk getirmek suç oluyor? Neden meşru çocuklar getirip hayatlarını mahvetmek suç olmuyor ?”

Ali Aynacı

4-) Rüzgarı Dizginleyen Çocuk/ The Boy Who Harnessed the Wind –   Chiwetel Ejiofor

Kitaptan uyarlanan bu film otobiyografik(William Malawi’nin özyaşam öyküsü)bir özellik taşımaktadır. Malawi Afrika’nın bir köyünde çiftçilikle geçinen emekçi bir ailede doğmuş ve büyümüş bir çocuktur.  Film, ülkeyi sarsan bir kıtlık zamanını anlatmaktadır. Kıtlık dönemi ve insanların yaşadığı zorluklar çarpıcı bir şekilde anlatılmıştır.

İktidara yeni gelen devlet başkanı yüzünden tohum ve gübre alamayan Malawi’nin ailesi iyice fakirleşir. Malawi okulu bırakmak zorunda kalır. Okulu bıraktıktan sonra kütüphanedeki kitaplarla dostluk kurar ve  kendini geliştirmeye başlar. Fizik öğrenir. Henüz elektrik ve suyun olmadığı köyde Malawi’nin yaratacağı mucizeler sizleri derinden etkileyecektir. Azmin zorlukların üstesinden gelebileceğini aklınızdan çıkarmayacağınız, imkansız diye baktığınız şeyleri gözden geçireceğiniz bu filmi, izlemeniz gereken filmler listesine eklemeyi unutmayınız.

Nilgün Erdoğan Kılıç

 

Yazar Hakkında

RizomDergi